Görmek algımızı etkiler, görmemek de…
Görme, beş duyu arasında en baskın olan duyumuzdur. Görme duyusunu devreden çıkardığımızda, örneğin gözlerimizi kapadığımızda, diğer duyularımız daha keskin hale gelir. Klasik müzik konserlerinde sahnede pek az dekor ve ışık olması görsel uyaranları azaltmak içindir. Şarap uzmanları ise, ciddi değerlendirmeler ve kıyaslamalar yapmaları gerektiğinde, marka, etiket, renk ve diğer görsel unsurların değerlendirmeyi etkilememesi için kör tadım (blind tasting) denilen bir yönteme başvururlar. Kör tadım denince insanın zihninde gözleri bağlanmış, şarap tadan birileri canlansa da, kimsenin gözlerini bağlamaya gerek yok. Gözleriniz açıkken de görüşünüz engellenebilir. Nitekim profesyonel şarap ve zeytinyağı değerlendirilmelerinde koyu mavi ya da siyah renkli kristalden yapılmış, içindeki sıvının ne renk olduğunu görmenize imkan vermeyen kadehler kullanılarak tadımlar yapılıyor. Bir zeytinyağının açık yeşil mi, koyu yeşil mi yoksa sarı mı olduğunu görmeden tatmak, sadece tadına, içerdiği aromalara ve damakta bıraktığı ize dayanarak değerlendirme yapmaya olanak verir ki, çoğu zaman istenen de tam olarak budur. Aynı şekilde şarabın rengini, şişesini veya etiketini görmeden tatmak, değerlendiriciyi marka, fiyat, üzüm cinsi gibi faktörleri bilmeden, hatta şarabın kırmızı mı beyaz mı olduğunu bilmeden değerlendirme yapmaya yöneltiyor. İşte bu nedenle bu tür tadımlar, kör tadım olarak adlandırılıyor.
Daha önce ünlü şeflerin yemeklerdeki kokuların ve aromaların daha iyi algılanmasını amaçlayan, görselliği tamamen ortadan kaldıran karanlıkta tadım veya karanlıkta yemek etkinliklerini duymuş olabilirsiniz. Bu tür tadımlar, İstanbul’da da gercekleştiriliyor. Yediğiniz veya içtiğiniz şeyleri -bir süre için- görmeden tatmak, yeni deneyimleri geçmiş deneyimlerle kıyaslamak bakımından oldukça ilginçtir. 26 Şubat 2013, Salı günü Mövenpick Hotel İstanbul’da gerçekleşen Şarabın Tadını Duymak etkinliği ise, gerçek hayatta yediklerini ve içtiklerini hiç görmeyen kişilerin şarap deneyimlerini değerlendirmesi bakımından benim için son derece öğretici oldu. GÖZDER üyesi 15 görme engellinin davet edildiği tadım, görme engelliler için çok özel bir çalışma yürüten Küp Şarapçılık‘ın desteğiyle gerçekleşti. Küp Şarapçılık, görme engellilerin bilgilenme ihtiyacına duyarsız kalmayarak, ürettiği şarapların etiketlerinde Braille alfabesi ile (görme engellilerin parmaklarıyla dokunarak okudukları, kabartma harflerden oluşan alfabe) yazılmış bilgilere de yer veriyor. Böylece bir görme engellinin satın alırken veya kullanırken şişeye dokunarak içinde ne olduğunu anlayabilmesi amaçlanıyor.
Etkinlik başlarken davetlilere tadılacak şarapların özelliklerinin Braille alfabesiyle yazıldığı broşürler dağıtıldı. Gusto dergisi genel yayın yönetmeni Mehmet Yalçın’ın rehberliğinde beyaz, roze, kırmızı ve vişne mistel gibi farklı şaraplar tadılırken, görme engelli katılımcıların tatlar ve aromalar konusundaki fikirlerini öğrenme fırsatı bulduk. Yorumlar sırasında iki şey ilgimi çekti: İlki, çoğu katılımcının “birinci beyaz şarap ile ikinci beyaz şarap” ı kıyaslamasıydı. Oysa ikinci sırada tattığımız şarap bir roze idi. İkinci dikkat çekici nokta ise katılımcılardan birinin ikinci sırada tadılan Küp Blush (Shiraz-Kalecik Karası)’ın niye roze olarak adlandırıldığını, bu şarabın gül ile ne ilgisi olduğunu sormasıydı. Şarabın renginin pembemsi olduğu, adını aromasından değil, renginden aldığı elbette görmeyen birine açıklanması gereken bir bilgiydi. O anda şeffaf şişelerde satılan, üzeri buğulu kadehlerdeki fotoğraflarına tav olduğumuz roze şarapların şarap dünyasında gelmiş geçmiş en büyük pazarlama başarısı olduğunu düşünmeden edemedim. Acaba görmek bazen gerçekleri göremememize mi neden oluyor? Bir şeyin görselliğini fazlaca öne çıkardığınızda, diğer özellikleri arka plana mı düşüyor?
En büyük engel duyarsızlık
Şarap tadımının ardından Mövenpick Hotel İstanbul’un başaşçısı Giovanni Terracciano ve ekibinin hazırladığı ikramlar sunulurken çoğu üyesi görme engellilerden oluşan Engelsiz Orkestra’nın müziklerini dinledik. Sohbet ederken, aramızda et yemeyen bir görme engellinin bulunduğunu öğrendim. Görme engelliler yiyecek-içeceklerinde sürprizlerle karşılaşmak istemiyorlar. Kim ister ki? Bu nedenle gıda ürünlerinin etiketlerinde içeriğinin kabartma harflerle yazılması gibi, engellilerin hayatını kolaylaştıracak detayların da düşünülmesi gerekiyor. Görme engellilerin günlük hayatta karşılaştığı en büyük engelin “görmemek” olduğunu sanmak gibi aptalca bir önyargımız var. Oysa en büyük engel toplumun duyarsızlığı ve önyargıları.
Tadımı yapılan şaraplar:
Epic Chardonnay 2010
Küp Blush Shiraz – Kalecik Karası
Küp Beşibiryerde Shiraz-Merlot-Cabernet Sauvignon-Boğazkere-Öküzgözü
Epic Merlot 2010
Küp Vişne Mistel
Nahide Mutlu